Bir Zamanlar Favorimdi / Doğruluk Kılıcı Serisi

Doğruluk Kılıcı Serisi Ağustos 1994'ten bu yana hayatımızda. 25 yıla yakın süredir devam eden seri ne zaman tamamlanır bilinmez ama bu süre zarfında pek çok macera atlattığı ortada: bazen bizzat yazar seriyi kullanarak korsanla savaştı, bazen seri Yeni Zelanda'ya taşınıp beyaz perdeyle buluştu.
Bu yazımızda tüm dedikoduları bir kenara bırakıp bir dizi ve bir edebiyat ürünü kimliği çerçevesinde Doğruluk Kılıcı serisini konuşacağız.


Seri 1994 yılında raflarda boy göstermeye başlasa da dizimiz -Türkçe adıyla Arayıcının Efsanesi- Kasım 2008 'de ekranlarda yer edinmeye başladı. 2012 yılında ise ülkemiz televizyonları dublajlı şekilde diziyi Türkiye'ye taşımış oldular. Oğlak Yayınları 2000'li yılların başında serinin ilk kitabını Türkçeye çevirdiyse de ilk kitaptan sonra serinin daha fazla sesi soluğu çıkmadı. Ta ki 2016 yılına kadar... Büyük bir bekleyişten sonra Pegasus yayınları serinin yayın haklarını satın aldı ve dizi tozlu mahzenlerden çıkarılarak yeniden Türkçeye çevrildi ve basılmaya başlandı.

Bu gelişmeler üzerine çok sevinen ben kısa süre sonra yeniden bir endişeyle karşılaşsam aldığım son haberler serinin Türkiye hikâyesinin devam edeceğine dair umutlarımı yeniden yeşertti: Satışların tahmin edilenden az olduğunu kanıtlar şekilde Pegasus Yayınları, Ankara Kitap Fuarında kitapları %50 indirimle sattı. Kitapları bu indirimle temin etmiş olsam da bu beni fazlasıyla üzdü zira satmayan bir serinin neden devam kitapları basılsın?

Böyle düşünüp seri adına karamsar fikirlere kapılsam da geçen gün bir kitapçıda serinin 3. Kitabının da satıldığına şahit oldum. Serinin Türkiye macerası ne kadar devam eder bilmiyoruz ama ümidi kesmememiz gerektiği de aşikâr.

Tüm bu kronolojik, ekonomik meselelerin ardından artık seriye, neler olduğuna, eksilere, artılara değinmenin vaktinin geldiği kanısındayım.

Doğruluk Kılıcı Serisi; doğruluk, kılıç, efsane falan derken adından da anlayacağınız üzere fantastik kurgu temsilcilerinden. Adı ilk dönemlerde Zaman Çarkı Serisi ile olan benzerlikleriyle anılsa ve bu eleştiriler büyük oranda doğru olsa da Doğruluk Kılıcı Serisi Terry Goodkind'ın kısmen güçlü sayılabilecek kalemiyle en azından şimdilik seriyi sollamış görünüyor.

Merak etmeyin Zaman Çarkı Serisinden bihaber insanları da hesaba katarak seriyi elimden geldiğince spoiler vermeden özetleyeceğim.

Kaotik bir Dünya olan D'Hara toprakları giderek daha kaoitikleşmektedir. Kötülük - kara büyü tüm dünyaya yavaş yavaş yayılırken güzeller güzeli itirafçımız Kahlan Amnell ve fedakar kardeşi Denee kötülüğe dur demek için geçilmez sanılan sınırı aşarak Hartland'a gelirler ve macera böyle böyle başlar.

Hikâye bu şekilde başlasa da sonrasında fazlasıyla dallanıp budaklanıyor ve belli bir yerden sonra bu dallar beyninize batmaya ve rahatsızlık çıkarmaya başlıyorlar.

Biraz geç kalmış olsam da şunu belirtmeliyim ki Doğruluk Kılıcı Serisi özellikle dizisiyle uzun süre favori fantastik kurgumdu. Uzun süre diyorum çünkü bu düşünce bir yıl kadar önce diziyi baştan izleme kararımla değişti. Şimdi size neden favorim olduğundan ve neden bu fikirden uzaklaştığımdan bahsedeceğim.

Serinin beğendiğim kısımlarından en önemlisi seçilmiş kişilerin çoğunlukla muğlak ve saf iyilik veya saf kötülükle beraber anılmamaları. Arayıcı her ne kadar Richard olsa da hikâye geçmişte Richard kadar biçilmiş kaftan olmayan sıradan insanların da Arayıcı olabileceğini anlatıyor. Bu, özellikle sıkı kurallar altında ele alınan seçilmiş kişi mantığını yıkıyor olmasıyla bir adım öne taşıyan bir kurgu unsuru.

İtirafçılara gelecek olursak; insanlar itirafçılara hem hayranlık hem saygı hem de korku duyuyorlar. Korktuğunuz birine aynı anda kuşku duymadan güvenmeniz oldukça farklı bir duygu durumu olmalı. Eminim ki Goodkind bu konuları "Confessor" kitabında daha derin işlemiştir, o kitabı okumadığım ve uzun süre de okumayı planlamadığımdan yorum yapmaktan uzak duruyorum.
Büyücülüğün öğrenilebilir olması da bu muğlaklığın tamamlayıcısı. Biricik büyücümüz Zedd ise saf bilgelik sunmayışı ile benim gözüme girdi zira geçmişi suçla dolu bilgeler bana hep daha çekici gelmiştir.


Başarılı yanlardan bahsederken değinmek istediğim bir başka konu ise atmosfer. Dizinin atmosferi kullanışı, o kadar başarılı ki ne zaman bir ormana girsem aklıma dizi ve ormanda, at sırtında geçen sahneler geliyor. Çoğu zaman uçsuz bucaksız ormanlarla büyüleniyorsunuz ki özellikle metropol kentlerinde - en azından Ankara'da- yaşayanlar için orman görmek bir dizide bile zor olabiliyor.
İnsanlığın ilginç şekilde fantastik dizi - film müziğinde oldukça başarılı olduğu hesaba katılınca müzikler bir fantastik kurguya uyumlu olacak şekilde ortalama- ortalama üstü bir bölgede yer alıyor.
Güçlü kadınları herkes sever. Değil mi? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Üzerine düşünülmediğinde fark edilmeyen bir şey vardır ki güçlü kadın karakterlerin güçlü erkekler tarafından baskılanması sadece hayatta değil, edebiyatta sanatta da sık görülen bir olaydır. Ne şanslıyız ki seride arada bu olay hatırlansa da genellikle güç unsuru cinsiyet tanımaz şekilde işlenmiş. Öyle ki çok fazla güçlü kadın grubu ve yine çok fazla güçlü erkek karakterler var fakat günün sonunda kadınlar erkekler kadar, erkekler kadınlar kadar güçlü.

Gelelim arada kaldığım daha doğrusu dizinin kadrosunun arada kaldığı bir konuya; oyunculuk.
Ekibin oyunculuk performansını başarılı bulsam da bir kişi var ki onun dışındakiler oyunculuğu 7/10 ile icra ederken listeye o eklenince bu değer 4/10 gibi bir değere geriliyor. Eğer diziyi az biraz izlediyseniz kimden bahsettiğimi biliyorsunuz. Aydınlık günleri değil de belayı arıyormuş gibi davranan Arayıcımız Richard Cyper. Craig Horner akıllara bu rolü ile kazınmış olsa da benim aklıma pekiyi kazındığını söyleyemeyeceğim. Bir şekilde Horner, kötü bir oyuncu, mimiklerden yoksun ve yapabildiği mimikler de fazlasıyla sahte.

Çok kısa süreler ekranlarda yer alsalar da Google'ın söylediğine göre oyuncu kadrosunda olduklarından Nicci ve Shota karakterlerine can veren Jolene Blalock ve Danielle Cormack'a da değinmek zorundayım. Kısa- öz beğenmedim. Danielle Cormack Xena dizisinde Ephiny rolüyle müthiş bir savaşçı olsa da cadılık pek onun işiymiş gibi gelmedi.
Saydığım insanlar dışında herkes enfes oyunculuklar sergiliyorlar. Bruce Spence zaten Yüzüklerin Efendisi'nden Kayıp Balık Nemo’ya kadar pek çok başarılı yapımın kadrosunda bulunmuş deneyimli bir oyuncu.

Bridget Regan ise Arayıcımızın aksine mimiklerini oldukça iyi kullanıyor ve yakın çekimlerde oldukça başarılı. Kahlan Amnell beynimde her daim daha yapılı bir kadın olarak canlansa da Regan gördüğüm en başarılı -ve tek- Kahlan Amnell olabilir.

Favori oyuncum ise Craig Parker, namıdiğer Darken Rahl... Kötü adamı oynamak biraz daha zordur derler. Bu doğru mu bilemem ama Parker'ın bu işin altından çok iyi kalktığını söyleyebilirim.

Serinkanlı hareketleri, sert yüz hatları, acımasız ifadeleri... Hepsi müthiş hepsi benzersiz.

Bu kadar övgüden sonra biraz da yergiye geçelim çünkü serinin neden favorim olduğunu öğrendiniz ama bu fikirden neden vazgeçtiğimi hala bilmiyorsunuz.

Şunu belirtmeliyim ki dizi için de kitaplar için de ayrı ayrı analizlerim var. Kitaplardan başlayalım...
Terry Goodkind, Doğruluk Kılıcı Serisi dışında sadece bir tane edebiyat ürünü verebilmiş. Ki o ürün de benim hatalarla dolu bulduğum ama şimdi bahsetmenin sırası olmadığı bir gerilim romanı.
Dokuzlar Yasası adlı roman ve bu kitap serisi arasındaki ortak nokta hikâyelerin oldukça yavaş ilerlemesi. Konu fantastik edebiyat olunca lafın uzaması durum öyküsü okumaktan büyük keyif alan benim bile canımı sıkıyor. Şunu kabul edebilirim: okur düşünce okumak ister ama bunun olayların önüne geçmesi kabul edilebilir bir şey değil. Hikâye o kadar yavaş ilerliyor, o kadar yavaş gelişiyor ki dizideki olayların büyük bir kısmını kitapta okuyamıyoruz.

İkincisi bir eksi ise diyalogların sentetik kokması. Tamam, içinde olduğumuz dünyayı
anlatırken bir kutsal kitap edasıyla hareket edilmesi problem değil ama iki sıradan insan konuşurken bu denli uzun ve detaylı konuşmalar yapay tadın mide bulandırmasına sebebiyet veriyor.

Dizide ise sevmediğim ama kısmen mantıklı açıklamalar getirebildiğim bir şikâyete sahibim; efektler, animasyonlar.

Diziyi her ne kadar Disney - ABC çekmiş olsa da özellikle ilk birkaç bölümdeki efektler oldukça kötü. Hele ilk bölümde Richard'ın avucuna saplanan sarmaşığın -ve içindeki büyünün- vücudunu terk ediş animasyonu unutulur gibi değil.

Doğruluk Kılıcı Serisi benim gözümde böyle bir seri. Yeniden favorim olur mu bilinmez ama siz tükettiğiniz taktirde pişman olmayacaksınız.

Yorumlar

  1. 2 sezon sonrası yapımcu ABC tarafından yarım bırakılan seriyi Uzun süre önce izlemiş ve hayli beğenmiştim. Ancak kitapları da ilk üçü sonrası tamamen çevrilmeyince benim de hevesim kursağımda kaldı. Aslında konu titibariyle bence oldukça güzeldi. Fark edilememesi büyük kayıp doğrusu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O takdirde biz fark ettiğimiz için kendimizi şanslı sayalım:))

      Sil
  2. Size katılmıyorum craig horner rolü çok güzel oynadı öyleki ondan başkası arayıcıyı oynayamaz Richard cypher rolü oa çok yakıştı

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

10 Adımda Daha Eğlenceli Dead Cells / Oyun Rehberleri

Tatmin Olamadım / Circle / Film Eleştirileri

Zaman Hırsızları Arasında Bir Saat Çiçeği / Momo / Film ve Kitap Eleştirileri