Zaman Hırsızları Arasında Bir Saat Çiçeği / Momo / Film ve Kitap Eleştirileri



Zaman kavramı her zaman aklımı kurcalayan bir kavram olmuştur. Zaman gerçekten nedir? Neden mutlu olduğumuzda veya sevdiğimiz bir şeyle uğraştığımızda zaman daha hızlı akıyormuş gibi hissediyoruz? Hayatımızın ne kadar kaldığını öğrensek ne yaparız? Gibi gibi…

 Momo bu soruların hiçbirine yanıt vermiyor ama zaman temelinde kurulu; kimi zaman umut verici, kimi zaman ilgi çekici, kimi zaman da tüylerinizi ürpertecek gerilimlerle dolu başarılı bir hikâye sunuyor.

 Momo çoğu kişi tarafından sadece bir kitap sanılsa da kitap aynı isimde 1986 yapımı, Bambi Ödüllü bir filme de sahip.


Bu yazımda hem filmden hem de kitaptan bahsedeceğim…

 Öncelikle şunu belirtmeliyim ki filmin ne yazık ki Türkçe hiçbir opsiyonu yok ama kitap ve film büyük ölçüde paralel ilerliyor, İngilizcesi de öyle çok çok ağır değil. Yani filmin altyazı veya dublajı olmaması gözünüzü korkutmasın ve sizi arkanıza yaslanıp seksen küsur dakikalık güzel bir film izlemekten alıkoymasın.

 Öykümüz Momo adlı kimsesiz bir kız çocuğunun, büyük bir kentin güney kıyısındaki amfiteatırı yaşam alanı olarak seçmesiyle başlıyor.  

 Şehrin sakinleri başlarda Momo hakkında farklı şeyler hissetseler de zamanla Momo onlara, onlar da Momo’ya alışıyorlar.


 Kitap başlarda farklı konulara, farklı kavramlara; farklı hikâyelerle değiniyordu. Bu başlarda hoşuma gitmişti ve kitabın bu formatta devam edeceğini sanıp büyük ölçüde beğenmiştim ama uzun vadede düşününce kitap böyle devam ediyor olsaydı şu an Momo dediğimizde çoğu insan bu kitaptan bihaber olabilirdi.

 Örneğin bu konulardan biri Momo’nun çok iyi bir dinleyici olması, Öyle ki Momo sadece birkaç kelime ederek iki küs kişiyi barıştırabiliyor. İyi bir dinleyici olması insanların Momo’ya bağlanmasını kolaylaştırıyor ve Momo şehrin sakinleri için vazgeçilmez biri olup çıkıyor.

 Kitabın %20lik ilk kısmını geçtiğinizde artık önünüze ana hikâye çıkıyor ve burada duman adamlarla tanışıyoruz, bundan sonrasını anlatmıyorum ki spoiler olmasın.

 Momo, günümüz yaşamına güzel bir eleştiri sunuyor. Özellikle hayatının monotonluğunun bozulmasından korkan beyaz yakalıların farkında olmadan uyudukları uykudan uyanmalarını sağlayacak bir ikili. Kitabı okurken aklıma sık sık Togare’nin meşhur özlü sözü geldi. ‘’Boş zaman yoktur. Boşa geçen zaman vardır.’’

 Evet, bu özdeyiş kısmen kitabı özetliyor çünkü kitap önemli olanın yaşadığın zaman ve o an mutlu olup olmaman olduğundan bahsediyor.

Kitap beğendiğim bir kitap oldu ama beklentimin altında kaldığını da inkâr edemem. Önerilerine çok güvendiğim iki insan tarafından önerildiğinden beklentim kitabın yeni favorim olmasıydı. Olmadı ama yine de çok başarılı ve hoş bir yapım.

 Filme gelecek olursak film tek kelimeyle muhteşemdi. Oyunculuklar, uyarlama, sesler- müzikler, her şey muhteşemdi. Eski bir film olduğundan bir ara Yeşilcam’dan bir film izliyor gibi hissettim. BLW/553/c numaralı ajanı canlandıran oyuncu –ne yazık ki kim olduğunu bulamadım.- çok çok başarılıydı. Kassiopeia’nın animasyonları çok kötüydü ama 1986 yılı aklıma gelince bunu tolere edebiliyorum.


Umarım siz de bu iki şaheseri en kısa sürede tüketirsiniz. Beğeneceğinizden eminim, keyifli okumalar ve seyirler…

Kitap için:
Çağlar Paksoy puanı: 7.8/10

Film için:
IMDb puanı: 6.6/10
Çağlar Paksoy puanı: 8.1/10

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

10 Adımda Daha Eğlenceli Dead Cells / Oyun Rehberleri

Tatmin Olamadım / Circle / Film Eleştirileri