Ayşe Kulin Kitaplığımdan Öneriler
1941 yılı tüm o savaşın, buhranın, kaosun yanı sıra
sanatımız adına da önemli bir yıldı. Afife Jale’yi kaybettiğimiz bu yılda
edebiyatımız adına önemli, benim içinse yazarlığıyla mest olduğum, paha biçilmez
bir insan doğdu.
Ayşe Kulin 1941
yılında hayata gözlerini açtığında uzun yıllar saklı kalacak yeteneğinin 1984
yılında ortaya çıkacağından kimsenin haberi yoktu belki de.
1984 yılında Güneşe Dön Yüzünü adlı öykü kitabıyla başlayan
bu uzun yol Adı:Aylin, Sevdalinka, Türkan gibi popüler kitapları sanat
dünyamıza kattı.
Güneşe Dön Yüzünü ile
harekete geçen bu kitaplık bugün biyografiler, öyküler, denemeler,
araştırmalar, çocuk kitapları ve romanlar gibi edebiyatın farklı türlerinden
eserleri bünyesinde taşıyor.
Ayşe Kulin kitaplığı
genişlemeye devam ediyor. 2017 yılının son çeyreğinde bu kitaplığa ’Kördüğüm’
adlı bir roman da eklendi.
Ayşe Kulin hakkında
genel bilgileri bırakacak olursak benim için Ayşe Kulin kimdir?
İlk defa Ayşe Kulin
okuduğumda yazmaya bu kadar meraklı değildim ama yine de kendime sürekli şu
soruyu sormuştum. ‘’Nasıl bu kadar basit ve bu kadar güzel olabiliyor.’’
Evet o zamanlar en
büyük derdim buydu ve sorduğum sorular da bu kadar basitti.
Şaka bir yana, doğal olması, günün problemlerine yer vermesi
ve cesur kalemi, Ayşe Kulin’in sadık bir okuyucusu olmam için yeterliydi.
Her ne kadar eski kitaplarından apayrı bir tat alsam da son
zamanlarda çıkan kitaplarını da alıyor, en kısa sürede okumaya çalışıyorum.
Bu yazımda da popüler olanlar dışında keyifle okuduğum benim
için önemli olan Ayşe Kulin kitaplarından bahsedeceğim.
İlk kadın seramik
sanatçımız Füreya Koral’ın hayatını konu alan biyografik roman, hatırladığım
kadarıyla ilk Ayşe Kulin romanım, Edebiyat hocamın ödünç vermesiyle okuduğum
kitabın geçen yıl, Füreya Koral’ın aramızdan ayrılışının 20. Yılı anısına
ciltli özel baskısı piyasaya sürüldü.
Füreya sanatçımızın
çocukluğundan ölümüne kadar geniş bir yelpazeyi gözler önüne seriyor. Bu
süreçte dönemin şartlarını iki sanatçının gözüyle görüyorsunuz. Kâh Atatürk’ün
anılarından güzel parçalar okuyor; kâh Cevat Şakir, Aliye Berger, Fahrünnisa
Zeyd gibi sanatçıların evini, Şakir Paşa ailesinin entrikalarını kargaşalarını
anlamlandırmaya çalışıyorsunuz.
Füreya, her şeyden
öte bana Füreya Koral’ı tanıma fırsatı sunduğu için paha biçilmez bir kitap.
Gizli Anların Yolcusu
Gizli Anların Yolcusu,
piyasaya sürüldüğü andan itibaren acımasızca sık sık topa tutulmuş bir roman.
Evet, bu eleştirilerin büyük bir kısmına hak veriyorum ama merak etmeyin bu
kitap bu listeye girdiyse mantıklı bir sebebi vardır.
Roman eşcinsellik konusunda doğru şeyler öğretmiyor hatta
okuyunca çoğu eşcinselin ateş püsküreceği şeyler barındırıyor. Sırf bunlar
üstüne bile başlı başına bir yazı yazabilirim.
Gizli Anların Yolcusu, Ayşe Kulin’in Bora’nın kitabı,
Handan, Dönüş romanlarıyla da bağlantılı, bu üç kitabı da olaylara farklı bakış
açıları sunduğu için aynı derecede öneriyorum.
Her şey bir yana sırf temasından dolayı Gizli Anların Yolcusu
okunası bir kitap…
Bir Gün
Çocukluk arkadaşlıkları en masum, en unutulmaz
arkadaşlıklardır derler. Bir gün; yolları çocukken kesişmiş iki kadının
beklenmeyen bir yerde beklenmeyen bir anda tekrar yollarının kesişmesiyle
başlıyor.
Kürt-Türk sorunu temelinde
kurulan hikâye kültür, millet, politika gibi konularda farklı bakış açıları
sunarak hem ufkumuzu hem de hikâyeyi genişletiyor.
İki farklı toplumdan,
farklı tabakalardan iki kadının anılarını, hayata dair çırpınışlarını,
yüzleşmelerini izlemek, Ayşe Kulin’in ben dili ile birleşince etkilenmemek,
sonrasında etkisinden çıkmak kolay olmuyor.
‘’Aldatılmanın dışında boşanma nedeni düşünemeyen Zelha'ya,
kocam bir mutfak robotu yüzünden gitti desem, inanır mı? Kendimi suçlamamak,
kendimle yüzleşmemek için bunca yıldır ben inanabilmişsem buna, belki o da
inanır. Ama bir süredir gayet iyi biliyorum, gidenin aslında Murat değil, ben
olduğumu. Üstelik pişmanım da biraz. Karşımda oturan ve doğulu bir kadın
olmanın tüm ezilişlerini ve zorluklarını yaşamış olan arkadaşıma, kendi
hikâyemi aktarmaya dilim varmıyor. Kocamın evden gidişini hızlandıran son yirmi
dört saat, film şeridi gibi akarken gözlerimin önünden, yüzüm kızarıyor,
boğazım kuruyor. Sıkıyorum kendimi, gözyaşlarım sel gibi boşalmasın diye.’’
Gece Sesleri
Farklı kuşakların
yaşamları, entrikaları ve bir Anadolu köyündeki üst tabakanın yılan hikâyesine
dönen ilişkilerini okuyoruz Gece Seslerinde…
Ayşe Kulin’in her
romanında zaaflar ve zaaflarına yenilen insanlar işlenir. Gece Sesleri’nde ise
bu zaafların bir tık daha fazla işlendiğini görüyoruz. Bu tarz hayattan
yazımları her zaman sevdiğimden bu roman da benim favorilerimden biri oldu.
Roman özellikle beni
bir konuda düşünmeye itti: Bir akrabamızın, bir arkadaşımızın,
ebeveynlerimizin, sokaktaki herhangi bir insanın ne farklı sırları, ne farklı
hikâyeleri olabilir diye uzunca süre kafa patlattım.
Gece Sesleri sırf
Ayşe Kulin romanları açısından değil, genel olarak en sevdiğim romanlar
arasında sıralamaya girebilecek bir roman…
Tutsak Güneş
Distopik eserler
okumayı sevsem de hiçbir zaman distopik eserler için ölüp biten bir insan
olmadım.
Ayşe Kulin Tutsak
Güneş’te kendi çizgisinin dışına çıkarak yakın gelecekte, yeryüzünde bir ülkede
bilim yapmaya çalışan Yuna ve hikayesini anlatıyor.
Distopik öğeleri
yeterli, karakter gelişimiyle mest eden bir kitap. Topluma uyarı niteliğindeki
olay örgüsüyle asla orada olmak istemeyeceğiniz diyarlara yolculuk ediyorsunuz…
Bu yapıtı özellikle
beğenmemin sebebi Ayşe Kulin yalınlığı ile yazılmış bir distopya sunuşuydu.
Sonuçta Türk yazarlar
dediğimizde aklımıza Ayşe Kulin geliyor ama distopya dediğimizde aklımıza Türk
yazarlar gelmiyor.
Ayşe Kulin’e dair anlatacaklarım şimdilik bunlardan ibaret.
Umarım edebiyatımıza daha çok eser katar ve gelecekte onun izini takip eden
yazarlar okuyabiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder